Bir kere arabada bir teybin varlığı bile meseleydi 90’larda, şimdi rekabet içinde dallanıp budaklanan otomotiv sektörü sayesinde en ucuz modellerde bile elinizle koymuş gibi bulabileceğiniz bir radyo/CD çalar her araçta standart değildi. Öyle ya, alıcılarından sağ dikiz aynasını esirgeyen Renault 9 Spring bir de teyp gibi bir şımarık burjuva lüksüyle mi uğraşacaktı?
Evet, o yıllardaki bir çok mütevazı orta sınıf arabada olduğu gibi, Spring’i eğer teyp opsiyonu olmadan alırsanız orta konsol korkunç bir boşlukla birlikte geliyor, imkanları kısıtlı ailelerin çocukları kendilerini “Böyle daha iyi ya, bir şeyler koyarız hem buraya…” diye kandırmak zorunda kalıyordu. Ancak müziksiz yolculuklar çok sıkıcı olabiliyordu ve bu kimsenin suçu değildi…
Bu da üreticileri şu basit mantığa itti: madem tek parçayı söküp götürmek teybin değerini hırsızların gözünde sıfıra indiriyordu, söküp götürdüğümüz parçayı daha da küçültebilirdik o halde. Böylece çipli kartlı teypler türedi. Bu teypler kredi kartı boyutlarındaki özel bir kart ufak yuvasında takılı olduğu sürece çalışıyordu yalnızca, kartı cebinize atıp eve götürdünüz mü koskoca teybin bir değeri kalmıyordu. Artık teybiniz arabanızda olmasına rağmen geceleri rahat rahat uyuyabiliyordunuz.
Gel zaman git zaman bunlar da değişti, özellikle 2000’lerin başından itibaren otomobil teypleri konsola tamamen entegre, söküp götürmesi fiilen imkansız teknolojik birimler olmaya başladı. Buna ek olarak sadece CD çalan küstah teypler türedi. Bu kıl teypler, yılların emeği kaset arşivimizi işe yaramaz kıldı ve biz Atatürk şarkılı Çelik kasetlerimizi evden sonra arabada da dinleyemez olduk. Torbaya doldurulup bir kenara atılan kasetlerimiz birkaç yıl sonra çöpe atan annelerimizi suçlarken bu faktörü de unutmamak lazım aslında.
Yıllar yılları kovaladı, CD’lerle de yetinmez oldu, mp3 çalar kabul etmeye başladı ve teypler teknolojiye doymadı. Ve “Teybi arabada unuttum ya” diye panik halinde apar topar arabasına geri dönen adam da böylece tarihe karıştı…