30 Aralık 2014 Salı

Bizimkiler

Doksanlar'da öyle her akşam her saat dizi yoktu. Zaten, bu kadar diziyi kaldıracak kanalımızda yoktu. Zaten var olan dizilerimizde o günün mahalle yaşantısını, hayatın pahalılığını,mütevazı aşkları, aile içi sürtüşmeleri olurdu. Kafamızı şimdiki gibi alıp uzak yerlere götürmezdi. Havuzlu villalara, uşaklara son model arabalara olan açlığımızı Brezilya dizileriyle kapatıyorduk zaten. O zaman bizim hayatımızda Muhteşem Yüzyıllar, Karagüller, Kuzey Güneyler, dertli Ali Rıza Beyler yoktu. Karakterler 10 bölüm içerisinde 4 kalp krizi 3 felç 7 trafik kazası geçirmezdi. Yaşanan hayatlar bizimle paralel gider, onların başına gelen bizimde gelebilir diye bizde üzülürdük. O kadar güzel diziler vardı ki doksanlar da hepsini derleyip koyamazdım buraya ancak, bir kaçını sizler için derledim.

Pazar günleri kabustu aslında bizim için Bizimkiler. Banyo, tırnak kesimi ikilisini tamamlayan üçüncü ögeydi. 1989 yılından 2002 yılına kadar yayınlandı bu dizi fakat büyük bir bölümü 90'lara denk geldiği için sıralamaya aldık Bizimkileri.

Diziye zamanla çok oyuncu girdi çıktı fakat, çekirdek kadrosunu ve genel hatlarını kaybetmedi dizi. Katil'i, kıl apartman yöneticisi Sabri beyi, sosyal alkolik Cemili ve kapıcı Caferi. Hemen hepsi 13 yıl boyunca hayatımıza evlerimize konuk oldular.

Dizi bir apartmanda geçiyor, insanların sıradan yaşamını evlerimize taşıyordu. Zengin şirket sahibi Şükrü bey ve kardeşi Şevket ortaklaşa işin başındaydılar. Ailesi iyi şartlarda yaşıyor ve o dönemin zengin ailelerini birebir temsil ediyorlardı. Kıl apartman yönetici Sabri bey ise, karısı Ayla hanım ve kayın valide siyle apartmanın giriş katında oturuyor, apartmana gireni çıkanı kontrol etmekte Cafer'e sürekli bağırmakta olan bu bey amca, kötü durumlarda kavga edildiği zamanda söylediklerinin arkasında duracak kadarda cesurdur.En çok korktuğu kişi ise katildi. Katil ise şarkıcı olma hevesiyle tutuşan karısı ve çok sevdiği horozuyla yaşayan, apartmana bidonları devirerek giren, apartmanda ki olaylarda her zaman sözünü geçiren kabadayı ancak çok dürüst kişiydi. Horozlarına verdiği değer ise bilindiği üzere paha biçilemezdi.



Katil denince ''Tak Tak Sedat''ı unutmamak lazım. Sedat, tek ayağının üstünde kırk tane yalan söyleyen bir tipti. Çok kıvrak ve çene suyu pilav yapısından dolayı yaptığı her hatadan sonra karısına kızına ve çevresinde ki herkese kendini affettirebiliyordu.


Apartmanda ki bir problemli ailede, Almanya'dan gelen gurbetçi Davut ve ailesiydi. Oğulları Halis her zaman baş kahramandır olaylarda. Zaten, aklı fikri milletin orasında burasındaydı. ''Öpeyim teyzem, oh mis, yumuşak yumuşak '' replikleri hala akıllardadır.

Öteki evlerden birinde, sarhoş Cemil ile karısının çekişmesi vardı elbette. Alkolik olan Cemil, karısı kızdığında gizli gizli içki içmesiyleüst kattaki evinden millete bulaşmasıyla ve '' Benim adım Cemil!'' repliğiyle kült olmuştu hayatımızda.

Bazı oyuncuları aramızdan ayrılsa da bizim için pazar günlerinin sıkıcı aktivitesi olsa da Bizimkiler Türk televizyon tarihi ve 90'lar bakımından kült olmuş ve unutulmazlar arasına girmiştir.



21 Kasım 2014 Cuma

Rusya'nın Komik Lideri: Boris Yeltsin

Dünya uzun yıllardır soğuk savaşın içerisindeydi. Bu savaş ise iki süper gücün bünyesinde gerçekleşiyordu. Onlar, Amerika Birleşik Devletleri ve bizim Sovyetler Birliği olarak söylediğimiz, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasındaydı. Fakat SSCB, 1980'leri güç bela çıkardı. Artık ABD ile yarışamaz duruma gelmişti ve 26 Aralık 1991'de kendini resmen feshetti.

Büyük atlaslarımızda, ansiklopedilerimizde yer alan o ülke için artık öyle bir ülke yok diyordu büyüklerimiz. O zamanlar hep merak ettiğimiz ''Sovyetler'' lafı aklımızdan çıkmıyordu. Zaman sonra anlamıştık ki o kocaman ülke gitmiş yerine ardılı Rusya Federasyonu gelmişti.

Boris Yeltsin
Ve artık bu ülkenin deyim yerindeyse akıllara zarar bir lideri vardı: Boris Yeltsin. Komik suratlı, iri yapılı, sempatik ve bembeyaz saçları olan bu adam komünist partide ki uzun yıllarından sonra 1991 de Rusya'nın başkanı oldu. 1991 yılında SSCB lideri Gorbaçov'a yapılan darbeyi önledi ve müthiş bir popülariteye kavuştu. Ardından deli midir bilinmez, kendi hükümet binasını orduya bombalatmış ve ne kadar sıradışı bir lider olacağını dünyaya göstermişti.

Yıllar geçti aradan. 31 Aralık 1999'da görevi Vlidamir Putin'e bıraktı. Fakat bu geçen 9 yılda gündemdeydi Yeltsin. Yeltsin, televizyondaki ve ülkesindeki aldığı kararlarla değil, yaptıkları ile gündemde oluyordu. Yakaladığı ilk fırsatta dans ediyor, tüm dünyanın izlediği törenlere sarhoş katılmaktan çekinmiyor, saygı duruşunda dengesini kaybediyor, Amerikan başkanı Bill Clinton'u gülmekten ağlatıyor, kadın milletvekillerini çekinmeden kameralar önünde elliyordu.

Fakat, Rusya için Yeltsin dönemi tam anlamıyla felaket yıllarıydı. Komünizm hızla terk edildi, kapitalizm hızla sisteme enjekte edilmeye çalışıldı. Yöntem işe yaramadığı gibi Rusya Federasyonunu daha çok dibe çekti. Yeltsin yılları Rusya için acı ile anılacak olsa da, sert ve ciddi Sovyet lideri imajını yerle bir eden Yeltsin bizim ve dünya için, akşam haberlerinde ki eğlenceli adam olarak hatırlanacaktı.

18 Kasım 2014 Salı

Fiat Tempra


İşte tüm doksanlar çocuklarının gönlünde taht kuran, büyüyünce ben bundan alacağım diye büyüklerimize söyleten, otomobil piyasasında orta sınıfı alt üst eden otomobil: Fiat Tempra.

Aslına bakılırsa Tempra'nın günümüzde o dönemde nasıl başarılı olduğunu anlamak biraz zor. 1990 yılında piyasaya sürülen bu otomobil orta sınıf için, ulaşılamaz bir nesneydi. Renault Brodway, Spring, Flash Tofaş Doğan, Kartal, Şahin, Ford Taunus modelleri bir tarafa Tempra bir tarafa ayrılıyordu o dönemde. Öyle her mahalle de bulunmazdı Tempra, bulunduğu mahallede de kimin olduğu bilinirdi.

Fıat Tempra
İlk bakıldığında o dönemde Tempra'nın dikkat çeken özelliği arka tarafının normalden yüksek olması ve bagaj kapağının kısa, küçük bir yapıya sahip olmasıydı. Şimdi baktığımızda bize anlamsız gelse de o dönemde bu tasarım harikası olarak sayılıyordu herhalde. Ancak o dönemde bu bagaj kısmı, (diğer leylek gibi duran araba modelleriyle karşılaştırıldığında) Tempra'nın bu modellerden alçak tabanı olması ile birleşince otomobile sportif bir görünüm katıyordu. Ayrıca güçlü motor seçenekleri (2.0 16v 148hp) ve akıllara zarar donanımları ile dönemine damga vuruyor ve Fiat Tempra o dönemde hiçbir araca benzemiyordu.

Ancak Tempra'nın en önemli özelliği bu değildi. Biz işsiz güçsüz çocuklar ''bu araba kaç basıyor'' diye camdan bakmaya çalıştığımızda bizi şaşırtıyordu Tempra, çünkü gösterge yoktu ve bize bir süprizi Tempranın: dijital gösterge çerçevesi. İşte biz doksanlar çocuklarının gönlünü fetheden özellikte tam olarak buydu. Geleceğe Dönüş filminde ki Delorean gibi bu arabanın yapısı besbelli geleceğe aitti. Sadece çağdışı arabalar ibrelerle uğraşırdı. Tempra hareket halindeyken hız rakamları dijital ekran ile azalıp çoğalıyor, kilometre sayacı yeşil parlak ekrandan artıyor, göstergesinde bulunan araç resminden kapı durumları bile dijital olarak veriliyordu.

Söylediğimiz gibi, Tempra çağının standartlarını tamamen alt üst ediyor ve günümüzde bile bazı araçlarda standart olmayan ABS, hava yastığı gibi özellikleri biz ile tanıştırıyor, analog değil dijital klimasıyla adeta meydan okuyordu rakiplerine.

Fıat Tempra, doksanlar çocuklarının aklına kazınmış ve hala hatırladığımız reklamıyla'' Babam Öyle Diyor'' piyasa ya fırtına gibi girdi. Doksanların ilk yarısında yakaladığı başarı ve çıkış ikinci yarıda durulsa da ikinci el piyasasında hala satılmakta ve ilgi görmeye devam etmektedir.



14 Kasım 2014 Cuma

90'lar da Bir Pazar Günü

Doksanlar da işte biz bugünün güzelliğini tatil olmasından anlamıştık. Fakat doksanlar da pazar günleri, akşam üstü ye doğru biz ilkokula giden çocuklar için okul demekti, pazartesi demekti ve tatilin bitmesi demekti.

Pazar sabahları pek geç başlamazdı aslında. Okul günleri yastıktan kafamız kalkmazdı ama ne hikmetse pazar günleri erkenden kalkılırdı. Sonra televizyon açılır sevimli kahramanlar, Tom ve Jerry derken bir sürü çizgi film izlerdik. Saat genelde onu biraz geçtikten sonra, ev ahalisi kalkmaya ve televizyonda ki programların da türü değişmeye başlardı biraz biraz. Mutfaktan çay kokusu, ekmek kokusu, banyodan ise yüzünü yıkayan insanların sesi gelmeye başlardı. 

Tüm ev ahalisi masa başına oturduğu zaman, Barış Manço abimizin 7 den 77 ye programı eşlik ederdi bize. Barış abi bize hangi ülkede neler oluyor, adetleri vs. anlatır bizde hayran hayran kendisini izledik ve akşam saatleri bizden çok uzaktaydı. Bu program biterken artık ev rutin yaşamına dönerdi. Temizlik olurdu genelde evlerde. Elektrik süpürge sesi, bastırırdı bizim isyan seslerimizi. Temizlik yapılması odaya kapanmak anlamına geliyordu.

''Misafirliğe gidilmeyecekse kahvaltı sonrası boşlukta ya sokağa çıkılır, belki biraz Barbie’ydi, Atari’ydi,Lego‘ydu oyuncaklara şefkat gösterilir, aile baskısına daha fazla karşı konulamazsa oturulur ödev yapılırdı.''
 Ardından televizyonda başka bir kuşak başlardı. bonus saçlı ressam amcamız Bob Ross, bize yarım saatlik inanılmaz ve tarif edilemez resimler yapar bizde hayretler içerisinde izlerdik. Geçen yarım saatin ardından pazar gününün kasveti daha fazla hissedilirdi bizim üzerimizde. Aile bireyleri pazar günlerine özel pazar 91, 92, 93 gibi kuşaklar izlerken bizim daha ne ödevler yapılmıştı, akşam yaklaşmıştı ve daha önemlisi daha pazar banyosu yapılacaktı.
Bob Ross 
O lanet pazar banyosundan kaçışımız yoktu. Çaresizliğin en büyük örneklerinden biriydi bu banyo ve banyo ile birlikte Bizimkiler dizisi, biz çocuklara afakan bastırmak için yeterliydi. Fakat artık kader midir bilinmez, o banyo yapılacak ve Bizimkiler dizisi izlenecekti.

Şirinler de dediği gibi'' Eğer iyi bir çocuk olursanız, belki Şirinleri bile görebilirsiniz'', misali eğer banyoyu yaparsak  ve Bizimkiler dizisine katlanırsak, bizi mükemmel bir ödül bekliyordu: Parlıament Pazar gecesi sinema kuşağı.



Genellikle seksenlerin ilk bölümünde doğmuş, doksanlarda biraz daha büyük olan çocuklar, Star TV'nin özel kuşağı sayesinde emekleyen televizyonculuk döneminde harika filmler izleyebilmişlerdi. Fakat bizim için bu şarkı yatağa gitme anlamına geliyordu. Zorla yatağa geçiş faslından sonra belki bir belki iki kere kontrole maruz kalabiliyorduk. Eğer ısrar edersek biraz hırçınlaşıyordu ebeveyn lerimiz. Artık kaderimize itiraz edip böyle, razı olursak nispeten daha iyi bir şekilde sonlanıyordu doksanlarda pazar günlerimiz ve biz belki de bizler tarafından en az sevilen bir günden kurtulmuş oluyorduk.

7 Kasım 2014 Cuma

Doksanlar Top 10

Doksanlar denince ilk akla gelen konulardan biri müziktir elbette. Hala bile dinledikçe geçmişi hatırlarız. Neredeyse herkesin vardır bir şarkıyla anısı. Şimdi doksanlarda hit olmuş, adeta yorumcusuyla özdeşleşmiş, haftalarca listelerden inmemiş ve hala dinlediğimizde sözlerini ezberlediğimiz şarkılardan bir top on listesi hazırladım, gelin buna hep beraber bir göz atalım:

10- TARKAN- KIŞ GÜNEŞİ (30 Ocak 1995) 

Listede ilk Tarkan ile başlamak istedim, çünkü hepimizin çocukluğunda ya da gençliğinde elbette bir iz bırakmıştır kendisi.  Tarkan daha ilk albümünde farklı tarzıyla, ilginç dans hareketleri, özgür, sıradışı, çılgın giyimiyle tüm ilgiyi üzerine çekmişti. İlk albümündeki çılgın tarzı büyük bir reklam olmuştu, herkes Tarkan'dan bahsediyordu, bu popülerlikle Tarkan, Aacayipsin albümünü çıkardı ve milyonluk satışlarıyla Türk pop müziğinin önemli isimlerinden biri haline geldi. Bununla beraber kot ve deri ceket modasına da farklı bir boyut getirmişti Tarkan. Acayipsin albümüyle, beraber yıllarca hatırlanacak bir parçaya imza attı. Kış Güneşi parçası albümün hit parçalarından olmakla beraber, kısa saçlı Tarkan barındırması, sarı ekran önünde çekilmesi ve farklı tarzıyla unutulmaz arasında yerini aldı...



9- YONCA EVCİMİK- ABONE (10 Ekim 1991)

İşte doksanların kült şarkılarından biri daha. Yonca Evcimiği tam bir pop star yapan, ilk albümde mükemmel bir başarı yakalamasını sağlayan hatta Anavatan partisinin 1991 seçim kampanyasında sözleri değiştirilerek kullanılan, sözleri şimdi komik gelen ancak arabesk furyasının hakim olduğu dönemde ilginç bir şekilde öne çıkan Abone. Ekim 1991 de yayınlanan klibinde Yonca Evcimik, amaçsızca dans etmekte ve nasılsa Abone olduğu birine acayip bir şekilde kendini anlatmaya çalışıyordu. Sözleri de ilginçti bu şarkının: 
'' Aboneyim abone, biletleri cebimde
   Ballı lokma tatlısı, aman hadi hayırlısı''

Şimdi bize saçma gelse de Türk müziğini arabesk furyasından çıkarıp pop müziğine doğru yönelten ve döneminin ilginç ama en iyi parçalarından biri olması bakımından Abone listemde yer aldı...



8- HAKAN PEKER- HEY CORÇ  (14 Ağustos 1991)

Şarkının sözünü duyunca hepimiz bir ''aaaa'' dedik dimi ama ?. İşte 1991 yılında Hakan Peker'in belki de dönemin öğrenci sorunlarına çare olan bir şarkısı idi. Sonrada bu şarkı günlü konuşma dilimize girdi. Her gördüğümüz arkadaşımıza sorardık ve aynı cevabı alırdık. Aynı zamanda şarkı renkli klibiyle de dikkat çekiyordu. Mübarek şarkı içinde bolca Nazi, hip hop sanatçısı, Mısırlı insanlar ve dönemin modasına uygun giyinmiş Hakan Peker ve arkadaşlarını barındırıyordu. 
Evet bu özellikleriyle Hakan Peker'i listemize sokan ''Hey Corç'' listemizde 8.sırayı alıyor.

7- SERTAB ERENER- SAKİN OL (29 Eylül 1992)

Uzun süreli Sezen Aksu vokalistliği'nin ardından nihayet bu albüm ve bu şarkıyla kendi ayaklarının üzerinde durduğunu ve uzun süreli başarılarının geleceğini kanıtlamıştı Sertab Erener. 1992 yılının sonbahar zamanlarında dinleyici kitlesine ''Sakin ol'' dedi. Belki de o da o günün sorunlarını görmüş ve insanlara bu şarkıyla seslenmişti. Klibi ise çok çok ilginçti. Onun en büyük destekçisi Sezen Aksu gelinlikler içinde karşımıza çıkarken Levent Yüksel gencecik delikanlı haliyle ekranlarda yerini almıştı. Gerek sözleriyle gerek  düzenlemesi ve hala dilimizde olan sözleriyle bu parça listemizde 
7.sırayı alıyor.

6- MİRKELAM- HER GECE (31 Mayıs 1995)

Mirkelam Mirkelam.. Nam-ı değer koşan adam... İlk başlarda adı sanı duyulmamıştı bile. Fakat 1995 yılında ünlü prodüktör İskender Paydaş ile tanıştı ve hayatı tam manasıyla değişti. Mayıs 1995 te İskender Paydaş'ın sihirli elleri ''Her Gece'' şarkısına değdi ve hem Mirkelamı doksanların en ünlü adamı hem de bizim hala aklımızda olan şarkısını bize kazandırdı. Ekranlarda siyah beyaz bir klip ve ilginç imajıyla çıktı Mirkelam. Sonra da klipte birden bire İstanbul surlarının dibinde birden bire amaçsız koşuyordu. Herkes merak ediyordu acaba bu adam nereye koşuyor diye hatta Ali Kırca bile Mirkelam için "90'lar Türkiye'sinin plastik kahramanlarının sonuncusu... Koşuyor koşuyor bir yere varamıyor" diye yazmıştır. 
Mirkelam'a koştuğu için teşekkür ediyor, ve ona 6.sırada yer veriyoruz...


5- SEZEN AKSU- HADİ BAKALIM (16 Temmuz 1991)

Doksanlı yıllar ile ilgili müzik listesi yaparız da minik serçe olmadan olur mu?. Sezen Aksu o yıllarda zaten mevcut bir dinleyici kitlesine sahipti ama onu doksanlı yıllara ayak uyduran parça aslına bakılırsa ''Hadi Bakalım'' dır. Hatta o kadar hit olmuştur ki Anavatan Partisi'nin 1991 seçim şarkısı bile olmuştur.  Çay partilerinde bol bol dans edilen parça, dönemin siyasi olaylarını sosyo ekonomik hallerini ve en önemlisi Amerika'nın Körfez Savaşı'nın görüntülerine sahip bir klibe sahip olmuştur. Sözleriyle, klibiyle adeta sosyal bir mesaj veren parça listede 5. sırayı alıyor...


4- KENAN DOĞULU- YAPARIM BİLİRSİN (20 Eylül 1993)

İşte Kenan Doğulu'yu bizimle tanıştıran, doksanların olmazsa olmaz parçalarından bir tane si daha. İlk albümü olmasına rağmen bu parçayla müthiş bir başarı yakalayan Kenan Doğulu rengarenk elbiselerle Romayı yaktı hem de bu piyasa da nasıl bir etki bırakacağını bizlere gösterdi. Yaparım bilirsin dedi ve adeta doksanlardan günümüze kadar etki bırakacak bir sözü de konuşma dilimize katmış oldu. Daha 19 yaşında olan uzun saçları, bol pantolona sahip olan ve günümüz görüntüsünden uzak Kenan Doğulu bu parçasıyla listede 4. sırayı alıyor...


3- AYŞEGÜL ALDİNÇ- BENİ HATIRLA (6 Ekim 1996)

Ve listede geldik ilk üç parçamıza. Listemizde 3. sıradan katılan ve aslında bize Türk müziğinin doksanlı yılların ikinci yarısında nasıl gaza bastığını ve istesek kaliteli eserlerde çıkarabiliyoruz dedittiren parçalardan bir tanesine. Ayşegül Aldinç'in en beğenilen ve en çok satan albümü olmasını sağlayan bu nadide eser, doksanlı yılları tabir-i caizse salladı geçti. Nazan Öncel imzalı, İskender Paydaş düzenlemeli bu eser, uzun saçlı Toprak Sergen barındırması, o dönemde Fiat Tempra'dan sonra her gencin gönlünde taht kuran Alfa Romeo'lu, Formula 3'lü klibi olması ve tabiki de pop müziği ve Türk sanat müziği harmanlaması bestesi olması bakımından unutulmazlar arasına girmeyi başarmıştır..


2- ÇELİK- HERCAİ ( 1995 )

Çelik, İzel ve Ercan dan ayrıldıktan sonra kendisine bir yol çizmiş ve 1992 yılında Ateşteyim ve Güle Güle parçalarıyla hit haline gelmişti zaten. Fakat Çeliği Çelik yapan, onunla adeta bütünleşen, onu bizim gözümüzde duygusal adam yapan işte bu şarkıydı. 1995 yılında Benimle kal albümünü çıkardı ve daha duygusal bir Çelik ile tanıştırdı bizi. Kendi hayat hikayesinden mi esinlendi bilinmez ancak Hercai şarkısı öyle bir yer edindi ki hayatımızda her izlediğimizde her seferinde hüzünlenirdik. Klibinde, yoğun iş temposundan ailesine zaman ayıramayan, hayranlarından ve konserlerinden başını kaldırmayan bir adamın hayat hikayesini anlatıyordu Çelik. Sonunda ise buna dayanamayan eşi onu terk ediyor ve Çelik bir anda yalnızlığa düşüyordu. Çelik, bu eserle kendisini unutulmazlar arasına sokuyor ve listemizde 2.sırayı alıyor....


1- MUSTAFA SANDAL- ARABA (8 Temmuz 1996)

Ve işte geldik 1 numaraya... Bir numarada tam bir efsane denebilecek, Ferrari 355 Berlinetta otomobilini bizimle tanıştıran Araba şarkısı listemizde 1 numarayı alıyor. Mustafa Sandal Bu kız beni görmeli ile kendini ispat etmişti zaten ancak Gölgede Aynı albümünde yer alan, adeta doksanlara damga vuran Araba şarkısıyla tanınmıştı. Klibinde, Beşiktaş sevgi duvarı önünde dans edip sokağa şarkı söyleyen Mustafa Sandal ve aynı anda biri arabayla, diğeri kayıkla Kız kulesine ulaşmaya çalışan iki kişinin mücadelesini izliyorduk. Bu şarkı, Mustafa Sandalı Türk pop müziğinde sarsılmaz seviyeye getirdi, atlet satışlarını patlattı ve doksanlarda istisnasız her  yerde Mustafa Sandal dansları yapan geçler görmemizi sağladı...

http://www.youtube.com/watch?v=aNtvyjqAOS0