7 Nisan 2020 Salı

Amerikan Dış Politikası; Koloniden Bağımsızlığa Bölüm-2


Geldik bölüm ikiye. Bu birinci yazıda bahsettiğim kolonilerimiz öyle ellerini kollarını sallaya sallaya bağımsız olmadılar sevgili okuyucularım. Hey! ben bağımsız oluyorum hakkını helal et sağol bizi getirdin bugünlere kadar demekle olmadı bu iş. Bir kaç yıl uğraşıldı, kan döküldü ve emek harcandı. Ancak unutmayınız ki her bağımsızlık mücadelesinin arkasında mutlak bir güç vardır. Çünkü bağımsızlık savaşı belirli miktarda silahlı güç, donanma, para ve siyasi destek gerektiriyordu. Bu amaçla zaten Avrupa kıt'asın da kanlı bıçaklı olan dönemin küresel güçlerin den olan Fransa tam da burada devreye girdi. İngilizler, Amerika kıt'asın da yayılır iken Fransızlara da bulaşmışlar onların kolonilerini de işgal etmişlerdi. Elin Fransızı durur mu hiç?. Zaten topraklarımızı kaybettik, bunlarla da savaşıyoruz diyerekten başladılar kolonilere yardıma. Hatta Thomas Jefersson dediğimiz kurulacak olan devletin üçüncü başkanı, bizzat Fransa ya giderek yardım talep etmiş, siyasi destek sağlamış, bunu yanında Fransızlar silah,cephane, para ve donanma yardımı bile yapmışlardır bu kolonilere. Fransa donanmasıyla İngiliz donanmasını abluka altına almış, yardım gitmesini engellemiş, Amerika kıt'asında ki İngiliz mevcut güçleri yardım alamamış ve Fransa doğrudan Amerikan bağımsızlığında başrol oynamıştır.

Ancak bu başrol kendisine pek olumlu yansımamıştır Fransızların. Bunun da bir sonucu olacaktı tabi. Sen İngilizlere karşı elin kolonisini bağımsız olsun diye desteklersen hele bir de okyanus ötesinde, senin içinde de bir takım kıpırdamalar olacak tabi ki. Dış politikada ki bu anlayış Fransa da 1789 da ki ihtilale sebep oldu doğal olarak. Yani Osmanlı gibi birçok çok uluslu imparatorluğun sonu olacak ulus-devlet modeli ortaya çıktı. Bu olay Amerika Birleşik Devletlerinin resmen ortaya çıkışıdır aslında.

Olaylar gelişmeye devam ederken, koloniler kendilerini bir anda farklı görmeye başladılar. Baktılar bağımsızlık ilan edildi, kendileri bir sistem kurdular dünya da kendilerine bir yol çizdiler. Herkesten bağımsız bir politika izlediler siyasi anlamda geliştirdiler. Ama bunu bir kağıda dökmek gerekiyordu ki Thomas Jefersson önderliğinde 1778 de hazırlanan 1781 de yürürlüğe konan konfederasyon maddeleri imdada yetişti. Fakat her hazırlanan anayasa veya kanunlar gibi bunda da açıklar vardı ki işine gelmeyen birşey olursa konfederasyon dağılabilir onca emek boşa giderdi. 1787 yılında George Washington, John Adams ve Thomas Jefersson liderlerinde bulunduğu 55 temsilciden oluşan Anayasa Konvasyonu resmen Amerika Birleşik Devletlerini kuran anayasayı kabul etti. Dünyanın ilk federal anayasası olarak kabul edilen bu anayasa diğer uluslara ve ülkelere liderlik etmesi bakımından çok özgün bir yapıya sahipti.

Federal özelliklerin yanı sıra Anayasa'nın bir bölümü olan ve 1791 yılında Anayasa'ya değişiklikler şeklinde yerleştirilen bildiri Amerika'nın dünya politikasında ileri fırlamasını sağlamıştır. https://www.facebook.com/




Amerikan Dış Politikası; Koloniden Bağımsızlığa...

Hepimiz biliriz Amerikan dış politikası'nın acımasızlığını. Özgürlük ve bağımsızlık getirmek uğruna ne insanların öldüğünü ne canların yakıldığını. Bu yazımız da Amerika'nın kuruluşunu nereden geldiğini, nasıl küresel bir güç olduğunu biraz daha detaylı bir biçimde anlatacağız.Haydi başlayalım;

Kristof Kolomb (1451-1506)
ABD yani Amerika Birleşik Devletleri'nin esas kökenlerinde, Avrupa'dan İngiliz sömürgeciliği tarafından getirilen kolonilerinin bağımsızlığı yatar aslında. Şimdi, bu İngiltere ki bildiğiniz üzere Osmanlının ve tüm dünyanın başına beladır bunların sömürgeciliği, Amerika kıtasına getirip kolonileşme adına insan bırakıyor ki genişleyelim burada da bizden birileri olsun ticaret yapalım, burada ki doğal kaynakları alalım (şu bilgiyi ekleyelim Amerika kıtasında hatrı sayılır derece de altın ve gümüş kaynakları var)  işleyelim kimseye bırakmayalım diyorlar. Daha sı İngiltere ye gelmeden önce 1492 yılında C.Colombus adlı kaşif amcamız burayı keşfediyor. Kendisi de Cenovalı yani İtalyan kökenli. İspanya kralının himayesinde burayı İspanya için hem keşfediyor, hemde sömürmesine vesile oluyor. Bununla beraber sırasıyla İspanya. Portekiz 17.yüzyılda Hollanda Fransa ve en sonunda İngiltere buraya deyim yerindeyse çöküyor.

Bu sömürgeci büyük devletler, bunları yaparken e burada da yaşayan yerli halklar var. Mesela Aztekler, Mayalar, İnkalar gibi. Avrupalı devletler buraya ayak bastığından itibaren, buraya kendi kültürlerini, dinlerini, ekonomik ve siyasi çıkarlarını yerleştirmeye çalışıyorlar kıta Amerikasına. E tabi diğer halklarda dayanma gücü kalmıyor, Avrupalılar alttan girip üstten çıkıyor, bu halklar ya asimile olup sisteme ayak uyduruyor, ya da tamamen yok oluyorlar. Şunu da belirtelim asimile olup sisteme ayak uyduranlar öyle toprak ağası büyük adam falan olamıyorlar resmen kölelik sistemine ayak uyduruyorlar bildiğiniz köle oluyorlar. Avrupalılar Afrika dan getirdiği köleleri de bu halklarla harmanlayıp kölelik sistemini burada da kuruyorlar ve milyonlarca köle Avrupalı asillerin ve toprak sahiplerinin arazilerinde çalışmaya başlıyor. Size güzel bir örnek vereyim; Amerika Birleşik Devletlerinin üçüncü başkanı Thomas Jefersson'un o dönemde Virginia da bulunan çiftliğinde yüzlerce köle çalışıyordu mesela.

Neyse konumuza dönelim. E tabi şimdi yıllar geçtikçe bu koloniler belli bir ekonomik, sosyolojik,otonom ve siyasi yapıya sahip oluyorlar. 13 İngiliz kolonisi bu koloniler arasında bunları en iyi oturtan ve en iyi uygulayan koloniydi. Zamanla olması gereken oldu bu koloni büyüdü ve etnik çeşitliliğe sahip bir koloni olmuştu. Yani belirli bir güce sahip olmuş, artık palazlanmışlardı. Bu arada sömürgeci İngilteremiz Avrupa da o dönemde başının belası Fransa ile rekabet içerisinde o savaş senin bu savaş benim iktidar ve hakimiyet mücadelesi içinde. En son 1756-1763 tarihinde Yedi Yıl Savaşlarından çıkıyor ama bir çıkıyor ki borç gırtlağa dayanmış, ekonomi problemli, kayıplar had safhada. Bunları nasıl kapayacak bu sömürgeci ülke, e tabiki tüm sömürgecilerin yaptığı bir uygulamayla; vergi alacak ya da ek vergi getirecek. Bilmem size tanıdık geldimi ama günümüz şartlarını düşürseniz tanıdık gelecektir. İngiltere alıyor bu kolonileri karşısına siz diyor zaten güçlendiniz, şimdi ülke zor durumda sizi biz yarattık pamuk eller cebe diyor ve şeker vergisi, Pul vergisi ve çay vergisi adı altında bu kolonilere ek vergi yükleri getiriyor. Koloniler diyor ki ya sen zaten bizden vergi alıyorsun, hem bizi temsil etmiyorsun, buraya bizi attın ilgilenmedin, temsil olmadan vergi de olmaz diyip toptan isyana kalkıyorlar. Bunun sonucunda birçoğumuzun bildiği 1776 yılında o meşhur bağımsızlık bildirgesi okunuyor ve iç savaş başlıyor. 
Orjinal Bağımsızlık Bildirgesi (1776)https://www.facebook.com/